HAYATA DÖNÜŞ ve Bir ARINMA Mekanı Olarak PORIFERA…
Latince’de Porus (delik) ve Ferre (taşımak) kelime köklerinden gelen Porifera (yani sünger) suyu içine alıp filtre eder ve tekrar kaynağına arıtılmış olarak geri verir.
Program ile kuracağımız ilişkiyi bu metefor üzerinden arınma olarak ele alıp, içerisine aldığı ziyaretçilerini (kullanıcılarını) görecekleri terapi(ler) ve tedavi(ler) sayesinde fiziksel ve ruhsal olarak kendilerini iyi hissettirecek bir deneyim(leme) mekanı olarak, onları hayata döndüren bu yapı bir Porifera’dır.
Kavram
Yıldız (K), Karayel (KB) ve Poyraz’ı arkasına alan proje alanı, bu hakim rüzgarların serinliğinde Gümbet Limanı’na doğru Homeros’un da bahsettiği gibi “ebedi mavilikler cenneti”ne bakan eşsiz bir Ege manzarası sunar.
Yerleşim planında doğu – batı hattında kuvvetli bir eksen oluşturan tavır ile yapı – yer – kullanıcı ilişkisi kurulmaya çalışılmıştır. Arsanın kuzeyindeki mevcut şev ile gerilim oluşturan ve alanı ikiye bölen bu tavır, aslında manzara ve güneş istemeyen mahaller ile manzaraya açılmak isteyen birimler arasındaki geçiş mekanına döner. Aynı zamanda girişe imkan veren geometrik ve somut bir hâle döner.
Eğrisel olan, giriş ve atriuma sınır olan, tüm sirkülasyonu ve hareketi çeperinde tutan DUVAR, bina girişini tanımlarken kullanıcıyı içeriye yavaş ve nazikçe davet eder. Ziyaretçi ışığın ve belki de sesin bu yüzeydeki oyunlarını deneyimleyerek şifa bulmak için dışarıdan karmaşık bir yapı gibi görünen leucon’un* renkli koridorlarını algılar, dağılır. Bir anlamıyla Porifera, kullanıcıyı hayata hazırlar.
(* LEUCON; kamçılı tabakanın çok sayıda küçük aralıkla sınırlı olduğu karmaşık bir yapıya sahip sünger veya sünger larvası.)
Bu sert çeper aynı zamanda giriş holünün hareketini ve gürültüsünü de tutar. Giriş holü bir nevi etkinlik alanıdır. Giriş holü sonunda, doğu cephesinde, kafeterya ve oradan da (ileri bir tarihte düzenlenmesi beklenen) doğal bir park çeperine bağlanır. Bu seyahat sırasında bir hol kuzeyde havuzlara (mavi) açılırken, iki ana hol güneyde deniz manzarasına açılır. Bu hollerden girişe yakın olanı polikliniklere (yeşil), doğu cephesinde olanı ise (sarı) idari birimlere bağlanır. Bu holler iki katlı yapısal ve fonksiyonel birimleri içinde barındırır. Bu hollerden manzaraya ulaşmak için, hevesle denize doğru ilerlerken gün içinde doğu-batı güneşinin gölgesinde kalan iç bahçe (avlu) size göz kırpar, uygun vakitte manzaranın ötesinde rüzgarı da hissedebilmeniz için. Bahçe peyzajı yalın ve bölgesel bitkilerden oluşan, doğal peyzajı korumaya çalışan bir terapi bahçesidir.
Tasarım / Malzeme
“Mimarlık, insanların içerisinde bulunduğu dünyayı algılaması için bir düzlem, deneyim kazanmaları ve bu deneyimleri anlamlandırmaları için bir ufuk oluşturarak, aslında doğanın uzantısı gibi davranan insan yapımı bir boyut sunar.” J.Pallasmaa – The eyes of The Skin.
Bu anıtsal duvar, ahşap kalıplarla yapılmış yüzeyi sayesinde aynı zamanda Bodrum’un şiirsel manzarasında, koyda demir atmış gangava teknesinin gövdesi gibi durur. Yerel taşlarla karıştırılmış beyaz betondan iki kat yüksekliğindeki bu yapısal duvar el işi ustalık ister. Kusursuz değildir, dokunma isteği uyandırır.
Aslında arsayı ikiye ayıran duvar, kuzeyindeki şevli mevcut durum ile arasında bir gerilim oluştururken, alanın hemen doğusundaki park alanı ile görsel ve fiziksel bir bağ kurma çabasındadır. Adeta parka doğru ilerlemek ister, parkı içeri davet eder. Parkta, ileri tarihte yapılması muhtemel çalışmada varlığını göstermek ister, kendi kullanıcısının park ile temas kurması için hayaller kurmasını sağlar. Duvar üzerindeki yansımalar ile binanın merkezinde asıl öğe iken yol ile park arasındaki ilişkiye katkı vermek ister.
“Güneş, bir binanın kenarına vuruncaya dek ne kadar muhteşem olduğunu bilmezdi.” der Louis Kahn. Işığın varlığı, şiddeti ve sıcaklığı, duygu durumumuzu, uyku düzenimizi, odaklanmamızı, çalışmamızı hem psikolojik hem fizyolojik olarak etkiler. Güneşin yapıdaki bu hareketlerini deneyimleyen ziyaretçilere içerideyken dış dünya ile bağ kurma fırsatı tanımak istedik. Yapıda üç ana holü belirli renkler tariflerken (mavi – yeşil – sarı) giriş ve atrium tamamen beyaz yüzeylerden oluşur.
“Binanın formunun ilham kaynağı da porifera’dır.” demek doğru olmaz. Bu tanım program, kullanıcı hareketi ve deneyimi ile soyut bağ kurar. Ancak kentin kuzeyinde bulunan Pedesa antik kenti bize yerle kuracağımız ilişkiye, geometrik düzene, yönelmeye ait somut ve güçlü veriler sunar. Projede yapısal sınırlar oluşturulurken birimler arasındaki insan hareketi referans alınmıştır. Boş alanların tarifinden sonra birimleri oluşturan mekanlar çepere eklemlenmiştir.
Yerel yapı yapma geleneğinde de sıkça kullanılan malzeme olan gri kireçtaşı (kalker) yapının güneye bakan kollarının gövdesini kaplar. Yaz aylarında yapı kabuğunda koruyucu görevi alır. Güneşin olumsuz etkilerinden korunmak için geri çekilmiş dar açıklıklarla fiziksel ilişki amaçlanır.
(Spikül : Omurgasız deniz canlılarında (sünger vb) silis yada kalkerden oluşan iskelet görevi yapan yapı. )
(Kalker : Mercan ve yumuşakçalar gibi deniz canlılarının iskelet parçalarından oluşan karbonat tortul kayaç.)
Hidroterapi / Fizyoterapi
Havuz(lar), görsel, dokunsal ve işitsel duyulara hitap eden fenomenlerle tariflenmeye çalışılmıştır. Yapının çatı ve cephesinde yer alan yırtıklarla gün ışığı (olumsuz gibi görünse de) kontrollü bir şekilde bu yırtıklardan endirekt alınmaya çalışılmıştır. Su ile terapi mekanları ve dinlenme alanları duvarın arkasında şeve yaslanır. Temiz ayak / kirli ayak kurgusu dikkate alınarak tedavi süresince kulanıcı bu alanlarda serbest davranır. İç mekan kurgusu birbirini takip eden mahallerle kurulmuştur.
Hidroterapi mekanlarının bir üst katında fizyoterapi bedensel aktivitelerin yer aldığı mahaller yer alır. Doğuda havuza ve batıda yeşil çatılara bakan bu mahaller çatı teraslarındaki yeşil örtü ile ilişki kurar.
Sürdürülebilir Tasarım
Hakim rüzgar yönü kuzey, kuzeybatı ve kuzeydoğudan esmektedir. Yapı kuzey cephesinden yükselmeyerek ve parçalı kütlesel oluşum ile hava akımına fırsat verir, hâkim rüzgarı yapı içerisine ve iç bahçeye ulaşması amaçlanır. Ancak sağlık yapılarında kirli iç ortam havasını atmak için daha fazla havalandırma kapasitesi gerektirebilir.
Yapıda atrium, binaya ve kullanıcıya nefes aldıran, temiz ve kirli hava sirkülasyonunu sağlayan, bu yönüyle sürdürülebilirliğe katkıda bulunan mimari bir ögedir. Büyük bir üst örtü masif bir şekilde yapıyı örterken DUVAR çeperinde açılan boşluk sayesinde yapı, içerisine doğal ışığı ve havayı alabilmektedir. Çatılar güneş enerjisi kullanımına ve yönelimine uygundur.
Gün ışığını iç mekana almayı sağlayan ışıklıklar aynı zamanda çatı penceresi işlevi görerek iç mekanda doğal hava akışını sağlamaktadır; pencere ve kapı boşluklarından iç mekana giren hava, sirkülasyonunu tamamladıktan sonra çatı pencerelerinden dış ortama aktarılmaktadır.
MİMARİ: Ayhan ABANOZCU
PROJENİN ADI: BODRUM SAĞLIK VAKFI FİZYOTERAPİ VE HİDROTERAPİ MERKEZİ ULUSAL MİMARİ PROJE YARIŞMASI
LOKASYON: Muğla - Bodrum
PROJE TİPİ: Fizyoterapi ve Hidroterapi Merkezi
İŞVEREN: Bodrum Sağlık Vakfı
PROJE YILI: 2025
İNŞAAT ALANI: 3.750,00 M2
ARSA ALANI: 2.859,90 M2
EKİP: Coşkun Mecihan / M. Emin Durmuş / Merve Fıçıcı / Zübeyde Şimşek / Ceyda Büyük
STATİK: ...
MEKANİK: ...
ELEKTİRİK: ...
İÇ MEKAN: ...
PEYZAJ: ...